15 Nisan 2011 Cuma

Yapılandırmacılığın Gelişimi

Yapılandırmacılık diğer bir deyişle Constructivism, bilginin doğası ile ilgili bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Yapılandırmacılık; öğretimle ilgili bir kuram değil, bilgi ve öğrenme ile ilgili bir kuramdır. Başlangıçta, öğrenenlerin bilgiyi nasıl öğrendiklerine ilişkin bir kuram olarak gelişmiş ve zaman içinde öğrenenlerin bilgiyi nasıl yapılandırdıklarına ilişkin bir yaklaşım haline dönüşmüştür (Demirel,1999:221). Yapılandırmacılık diye de bilinen kuramın ülkemizde üzerinde anlaşılan tek bir adı yoktur. Oluşturmacılık, tamamlayıcılık, inşacılık,yapısalcılık bu kuramın en çok bilinen isimleridir. Bilginin insan zihninde kazanılma biçiminden dolayı yapılandırmacılık kelimesi kullanılmıştır.
Genel olarak yapılandırmacılık akımının son yıllarda ilgi görmesi, pek çok nedene dayanmaktadır. Özellikle geleneksel sınıf ortamında öğrenme, ezbere bir bilginin tekrarına dayanır. Oysa yapılandırmacılıkta bilginin transferi, yeniden yapılandırılması söz konusudur. Diğer bir anlatımla öğrenilmiş bilgiyi, yeni bir duruma çevirebilme ve uygulama yapabilmek önemlidir (Demirel,1999:221).
Yapılandırmacı görüşe göre öğrenme, öğrencinin duyu organları aracılığı ile dış dünyadan algıladığı belirli bir nesne, olay, olgu yada kavrama ilişkin zihninde kendi gerçekliğini (bilgilerini) yapılandırması yada en azından önceki deneyimlerine dayalı olarak gerçeği yorumlaması sürecidir. Her birey, doğduğu andan yaşadığı ana kadar çeşitli bireysel ve toplumsal deneyimler geçirir ve bu deneyimlerin bırakmış olduğu izlenimler ile oluşan bir zihinsel yapıya sahip olur. Bu zihinsel yapıya uzun dönemli bellek, bilişsel çerçeve yada bilgi tabanı da denmektedir (Sağıroğlu,2002:19).
Birey, öğrenme sürecinde yeni karşılaştığı ham bilgileri (information) varolan zihinsel yapılan ile karşılaştırarak, yeni edindikleri bilgileri varolan yapı içerisinde uygun bir yere yerleştirmeye çalışırlar. Eğer yeni edinilen bilgiler mevcut yapı ile çelişmiyor ve birey yeni bilgileri ile eski bilgilerini ilişkilendirebiliyorsa, yeni bilgiler mevcut zihin yapısının bir parçası haline gelir. Böylece, başlangıçta ilgisiz ve anlamsız gibi görünen ham bilgiler, önceden edinilmiş olanlarla ilişkilendirilerek, özümsenerek yada içselleştirilerek anlamlı bilgiye (knowledge) dönüştürülür.
Ancak, yeni karşılaşılan bilgiler ile mevcut zihinsel yapısıyla çelişiyor, yada yeni ve eski bilgiler arasında bir uyumsuzluk söz konusu ise o zaman birey yeni edindiği bilgiler doğrultusunda zihinsel yapısında bazı değişiklikler yapacak, bu çatışma durumunu ortadan kaldırma yoluna gidecektir. Her yeni öğrenme deneyimi, bireyin mevcut zihinsel yapısını tekrar gözden geçirdiği, ona yeni edindikleri ile bir şeyler eklediği, gerektiğinde değiştirdiği ve böylece onu geliştirdiği içsel bir deneyimdir. Öğrenen kişi bu sürece hem fiziksel olarak, hem de zihinsel olarak katılır. Bütün bu sürece, yapılandırmacı görüş tarafından “bilgi yapılandırma” etkinliği denilmektedir. Bireyin yapılandırdığı bilgi ya da anlam, onun daha önceden edinmiş olduğu bilgileri, tutumları, inançları içinde yaşamış olduğu toplumsal ve kültürel çevrenin değerleri gibi şeylerden etkilenir, insan zihni, tüm bu edindiği bilgi, tutum, inanç ve değerleri dış dünyadan algıladığı nesne, olay, olgu ve kavramları yorumlamada bir süzgeç gibi kullanmaktadır. (Sağıroğlu,2002:19)
Bununla birlikte, yapılandırıcı görüşün savunduğu biçimiyle, öğretim sırasında her öğrencinin kendi bilgi ve deneyimleri ışığında, kendi bilgi, anlam ve yorumuna ulaşacağı düşüncesi, öğretim sonunda her öğrencinin konu hakkında birbirinden farklı ve kopuk bilgiler, anlamlar ya da yorumlar oluşturacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Üstelik her öğrencinin, öğrenme deneyimi sırasında bireysel olarak yapılandırdığı bilgi, anlam ya da yorum öğrencilerin önbilgi ve beceri yetersizlikleri, konuya bakışlarındaki yanlılıklar gibi nedenlerle eşit ölçüde geçerli olmayabilir. Yapılandırıcı görüşe göre, öğrencinin öğrenme süreci sonunda zihninde bireysel olarak oluşturduğu bilgi, anlam ya da yorumlar üzerinde toplumsal olarak da uzlaşılmış bilgi, anlam ya da yorumlar olmalıdır. Diğer bir deyişle, yapılandırıcı görüş, öğrenmenin bireysel olduğu kadar toplumsal bir etkinlik olduğunu da savunmaktadır.(Sağıroğlu,2002:20).
Kısaca söylemek gerekirse yapılandırmacı öğrenmede şunlar temele alınmıştır:
• Bilgiyi araştırma, yorumlama ve analiz etme.
• Bilgiyi ve düşünme sürecini geliştirme, yeni fikir ve kavramların oluşturulması ile anlamı geliştirme.
• Geçmişteki yaşantılarla yeni yaşantıları bütünleştirme (Erdem,2001:7).

Buraya kadar yapılandırıcı öğrenme modeli ile ilgili görüşleri şu şekilde özetlemek mümkündür;
l- Bilgi, pasif olarak ya da kişisel bir katkıda bulunma olmaksızın inşa (construct) edilemez. Dolayısıyla, öğrenme pasif bir alma süreci değil, aktif bir anlam oluşturma sürecidir. 2- Anlama, adaptasyon sonucu ortaya çıkar; birey kendi tecrübe, bilgi ve birikimleri ile tartışılan konu arasında uyumlandırma sağlayarak, ele alınan konuyu anlar.
3- Bilgi, etkileşim sonucu oluşturulur; diğer bir deyişle öğrenme sosyal bir olaydır. Kullanılan dil ve içinde bulunulan sosyal yapı bu etkileşimde önemli rol oynar. Öğrenme bireylerin perspektiflerini paylaşmak, bilgi alış-verişinde bulunmak ve problemleri işbirliğine dayalı olarak çözümlemek üzere başkalarıyla olan etkileşimleri sayesinde gelişir. 4- Öğrenme kavramsal bir değişmeyi içerir. Öğrenme bireylerin çeşitli kavramlar ile ilgili daha önce ki anlayışlarını daha karmaşık ve daha geçerli hale getirmek için yeniden yapılandırmasıdır.
5- Öğrenme özneldir. Öğrenme, bir bireyin öğrendiği şeyleri çeşitli semboller, metaforlar, imgeler, grafikler veya modeller yoluyla içselleştirmesidir. 6- Öğrenme durumsaldır ve çevresel şartlara göre şekillenir; Öğrenciler, alıştırma yapmak yerine, gerçek hayatta karşılaştıktan problemlere benzer nitelikte ki problemleri çözmeyi öğrenirler.
7- Öğrenme duygusaldır. Zihin ve duygu birbirleriyle ilişkilidir. Dolayısıyla, öğrenmenin doğası şu unsurlardan etkilenir; bireyin kendi becerileri hakkında sahip olduğu görüşler ve farkındalıklar, öğrenme amaçların açıklığı, kişisel beklentiler ve öğrenmeye karşı olan motivasyon.
8- Öğrenme işinin niteliği, öğrenme sürecinde önemlidir; öğrenme işinin zorluk bakımından öğrencinin gelişimsel düzeyine uygunluğu, öğrencinin ihtiyaçlarıyla ilişkili olup olmadığı veya gerçek hayatla bağlantılı olup olmadığı gibi.
9- Öğrenme gelişimseldir ve bireylerin sosyal, fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimleri ile doğrudan ilişkilidir.
10- Öğrenme, öğrenci merkezlidir. Öğrenme, belli bir yer veya zamanda başlayıp belli bir yer ve zamanda durmaz, aksine sürekli olarak devam eder .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder